Filters
Çağatay Türkçesi ile Yazılmış Bir Kıyamet-name

Recep YÜRÜMEZ

Article | 2022 | Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi ( 7 )

Türk İslam dünyasındaki önemli mutasavvıflardan birisi Hoca Ahmed Yesevî’dir. Mezarı günümüzde Çimkent şehrine bağlı Türkistan’da bulunan mutasavvıf, dil tarihi bakımından Karahanlı Türkçesi döneminde yaşamıştır. Ancak meşhur eseri Divan-ı Hikmet’in birçok farklı yazmasında Çağatay Türkçesi dil unsurlarının etkisi olduğu görülmektedir. Dil tarihi bakımından olduğu gibi Hoca Ahmed Yesevî’nin eserleri hakkında da bazı ihtilaflar bulunmaktadır. Çalışmamıza konu olan Kıyamet-namenin Hoca Ahmed Yesevî’ye mi yoksa ona atfedilen bir eser mi olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Orta Asya Türk dünyasında Hoca Ahmed Yesevî’n . . .in talebelerinin oluşturduğu yaygın bir “hikmet” okuma geleneği bulunduğu bilinmektedir. Bu eserlerden olan ve kıyamet öncesi, kıyamette hesap günü ve kıyamet sonrası cennet veya cehennem ile ilgili konuları içeren kıyamet-namelere Çağatay Türkçesi ile örneklik eden eserin 1984 yılında istinsah edilmiş olması, dikkat çekicidir. Bu durumun, dil tarihi inceleyen ve buna göre tasnif çalışmaları yapmakta olan araştırmacılara yeni tasnif imkânı sunacağı düşüncesindeyiz.Çağatay Türkçesiyle yazılmış olan Kıyamet-name, 8x6.6 cm’lik kareli bir defterin 24a sayfasından başlamaktadır ve 11 varaktan müteşekkildir. Metinde kıyamet sahnesinden sonra Hz. Peygamber, Hz. Fatma ve Cebrail’in cehennemlik olan İslam ümmetinden bir grup ile konuşmaları ve onların cehenneme düşme sebepleri konu edilmiştir. Didaktik olan eserde bu durum akıcılığı canlı tutmaktadır. Dil olarak Çağatay Türkçesi ile yazılmış olan eserin dil hususiyetlerinden gerekli görülenler hakkında bilgi verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hoca Ahmed Yesevî, Çağatay Türkçesi, Kıyâmet-nâme More less

Mahremiyetin Sosyal Medya ile Dönüşümünü Türk Kültüründeki Kapı Mefhumu Üzerinden Okumak

Adil AKTAŞ

Article | 2023 | Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi ( Özel Sayı 1 )

Geleneksel Türk evlerinde kapı, bulunduğu meskenin bir parçası olmanın ötesinde aile mahremiyetinin korunmasını sağlamaktadır. Türk kültürünün beslendiği İslam inancının da etkisiyle geleneksel Türk aile yapısı, mahremiyetin gereği olarak korunması, yabancılara teşhir edilmemesi, ağyardan gizlenmesi gereken gizli bir alan olagelmiştir. Meskeni oluşturan ev, bahçe, duvarlar, odalar vb. tüm unsurların imarı bu mahremiyeti sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle yaşamın devam ettiği meskenler yaşam tarzına göre dizayn edilmiştir. Ancak günümüzde sosyal medyanın, hayatın her alanında kullanılır olmasıyla birlikte oluşan ye . . .ni davranış kalıpları insanların yaşam tarzını etkileyerek değişim ve dönüşümlere neden olmaktadır. Bu değişim ve dönüşümlerden biri de mahremiyet anlayışı ve alanının genişlemesidir. Geleneksel yapıda gizliliğinden dolayı ağyarla paylaşılmayan, kapının dışında tutulan, mahrem alana dahil edilmeyen durumlar, sosyal medyanın etkisiyle mahrem-mahrem olmayan ayrımı yapılmaksızın genele açılmış ve paylaşılır hâle gelmiştir. Kullanıcılar kendi varlıklarını diğerlerine kanıtlamak, görünür olma, dikkat çekmek için sürekli ve her defasında bir öncekinden daha özel paylaşımlarda bulunmaktadır. Ayrıca aynı kullanıcı başkasının ne durumda olduğunu merak ederek onun paylaşımlarını sürekli takip etmek zorunluluğu yaşamaktadır. Bu durum toplumda bilinmesi gerekmeyen durumların başkaları tarafından bilinmesine ve mahremiyetin çerçevesinin genişlediği bir yapıya evrilmesine neden olmaktadır. Buradan hareketle bu araştırmada, Türk kültüründe mahremiyet anlayışı ve bu mahremiyeti sembolize eden kapı mefhumu, sosyal medya odağında ele alınarak incelenmiş, sosyal medyanın, Türk toplumunun mahremiyet anlayışında yapmış olduğu değişiklikler üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Türk kültürü, kapı, mahremiyet, sosyal medy More less

Hemedan Atasözlerinde Doğum, Evlenme ve Ölüm

Faruk GÜN

Article | 2022 | Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi ( 9 )

Sözlü kültür ürünlerinden biri olan atasözleri, bir toplumun uzun tecrübeler sonucu elde ettiği kültürel birikimler olup toplumların asırlarca beraberinde getirdiği dünya görüşü ve hayat felsefesini yansıtmaktadır. Diğer folklorik malzemeler gibi atasözleri de sosyal hayatın içinde canlı bir şekilde varlığını sürdürdüğü için nesilden nesile aktarılarak millî hafızanın taze tutulmasını sağlamakta ve kültürel kodları koruyarak aktarmaktadır. Bu sebeple araştırmada, İran’ın Hemedan bölgesindeki doğum, evlenme ve ölüm ritüellerinde söylenen atasözleri üzerinde durulmuştur. Çalışma, Hemedan’daki atasözlerinin, geçiş dönemlerindeki yerini . . . ve geçiş dönemlerinin hangi noktalarına temas ettiğini belirlemek amacıyla kaleme alınmıştır. Atasözleri bağlam içinde kullanılmadığında bir önem ifade etmeyen ancak bağlam içinde istifade edildiğinde sözün gücünü arttıran ve gerçek değerini bulan sözlü kültür ürünleridir. Bu husus sebebiyle araştırma, bağlam merkezli kuramlar doğrultusunda ele alınmıştır. 2015 ve 2017 yıllarında İran’daki alan araştırmaları sırasında doğum, evlenme ve ölüm üzerinde yapılan görüşmelerde bağlamına uygun olarak sözlü kaynaklar tarafından kullanılan atasözleri, çalışmada tercih edilmiş ve bu yönüyle de konu sınırlandırılmıştır. Bununla birlikte atasözlerinde birçok anlam olayına gönderme yaptığı bilinmekte ancak çalışmada bilhassa doğum, evlenme ve ölüm ile ilgili anlamlarına dikkat çekilmektedir. Araştırma sonucunda atasözlerinin, Türk dünyasının farklı coğrafyalarında olduğu gibi Hemedan sahasındaki geçiş dönemlerinin kilit noktalarına değinen temaları ön plana çıkardığı ve Türklerin kolektif bellek izlerinin atasözlerinde taşındığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: İran, Hemedan, Türk, atasözü, geçiş dönemleri., Iran, Hamadan, Turk, proverb, transitional periods More less

İnce Memed Serisinde Toplumcu Gerçekçiliğin İzleri

Elif GÜN

Article | 2023 | Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi ( 12 )

Karl Marks ile Friedrich Engels’in öncülüğünü yaptığı Marksizm’in temelinde açılım kazanan toplumcu gerçekçilik, Jdanov’un Sovyet Yazarlar Birliği’ndeki açış konuşmasıyla sanatla buluşturulur. Ekonomiye bağlı sınıflaşmayı ve sınıflar arası çatışmayı konu edinen toplumcu gerçekçiliğin nihai amacı; adaletsizliklerin ve sınıflaşmanın olmadığı, insanların eşit ve mutlu bir şekilde yaşadığı düzene ulaşmaktır. Bu sebeple sanat anlayışını devrimci romantizm ve olumlu kahraman kavramları üzerine inşa eder. Haksızlıklar karşısında boyun eğmeyen, ezilenin yanında yer alarak adaleti sağlamaya çalışan olumlu kahramanın hikâyesi, sosyalizmin sav . . .unucusu olan devrimci romantizm anlayışı içinde anlatılır.Sosyalizmin aktif bir savunucusu olan Yaşar Kemal’in siyasi görüşlerini kurgularına yansıtması sebebiyle çalışmada, İnce Memed I, II, III, IV’teki toplumcu gerçekçiliğin etkisi aranmış ve çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden içerik analiz tekniğiyle hazırlanmıştır. Buna göre Kemal, oluşturduğu soylu eşkıya profili İnce Memed ile toplumdaki adaletsizliğe başkaldırmanın romanını yazar. İşçi-işveren görünümündeki ağa/bey-köylü arasındaki eşitsizliğe vurgu yaparak ezilen kesimin yanında yer alır. Eserlerde köylüler, sadece ağalardan zarar görmekle kalmaz, devlet aygıtlarından dağdaki eşkıyalara kadar pek çok kesim tarafından maddi manevi şiddete maruz kalır. Toprak ve emek sömürüsü, ezen/ezilen kesimler arasındaki çatışmanın başlıca nedeni durumundadır. İnce Memed, toplumdaki düzensizliğe başkaldırarak toplumcu gerçekçiliğin hedefi olan eşit ve mutlu dünyanın hayalini kurar ve zorlu bir mücadele ile köylü ve ağalar arasındaki haksızlıkları gözler önüne serer. Anahtar Kelimeler: Toplumcu gerçekçilik, Marksizm, Sosyalizm, Yaşar Kemal, İnce Meme More less

Eski ve Orta Türkçe İki Ünlü Arasındaki -ġ- ve -g- Seslerinin Çağdaş Kırgızcadaki Durumu

Seçkin UYSAL

Article | 2021 | Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi ( 5 )

Bilindiği gibi Eski ve Orta Türkçe söz içi damaksıl birincil -ġ- ve -g- sesleri Kırgızcada eriyerek düşmüş ve ikincil ünlü uzunlukları meydana getirmiştir. Bu fonetik hadise Kırgızcayı diğer Türk dilleri arasında farklı ve özel kılar. Öte yandan Kırgızcada Eski ve Orta Türkçe -ġ- ve -g- seslerinin -g- veya -y- sesine değiştiği bazı sözcükler de vardır. Çağdaş Kırgızcada -g-, -y- seslerinin korunması bu sözcüklerdeki -ġ-, -g- seslerinin birincil olmadığını veya Kırgızca’da çok farklı bir fonetik gelişmenin daha olduğunu düşündürür. Söz içi -g- ve -y- seslerini içeren bazı sözcüklerin birincil -ġ- ve -g-‘ye sahip olup olmadığı tartışm . . .alıdır. Söz konusu sözcüklerin kökenleri incelendiğinde ise bu aykırılığın farklı fonetik gelişimlerden ziyade leksikolojik birtakım katmanlardan kaynaklandığı görülür. Kırgızların ve dolayısıyla Kırgızcanın tarihi de bu dilsel katmanları doğrulayan veriler sunar. Bu çalışmada Kırgızcada söz içinde -g- veya -y- seslerine değişmiş Eski ve Orta Türkçe -ġ- ve -g- içeren sözcükler incelenerek hangilerinin arkaizm, hangilerinin Tarihî Kıpçakça katmanı veya Kıpçak ve Karluk grubu Türk dilleri katmanları oldukları ile ilgili düşünceler öne sürülmüştür More less

Our obligations and policy regarding cookies are subject to the TR Law on the Protection of Personal Data No. 6698.
OK

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms